ÜCRETLILER IçIN YAPıLMASı GEREKENLER (I): VERGI DILIMI HUSUSU

İster vergi dilimi değişsin isterse de ücretten önce asgari ücret tutarı düşülüp vergi dilimine öyle tabi tutulsun, iki durum da şu an uygulanan yöntem ve dilime göre daha avantajlı konumdadır. Hatta her seviyede ücret için daha avantajlıdır

Sosyal medya ve görsel basında vergi dilimleri hususu yine konuşulmaya başlandı. Gerçekten de dilimler artırılsa sorun çözülecek, gelir dağılımında ve vergide adalet sağlanacak mı sorularının cevabını beraber bulmaya çalışalım.

Çalışanların elde ettikleri ücret gelirleri üzerinden işveren tarafından vergi stopajı yapılır ve kesilen bu tutar (stopaj yapılan) gelir (ücret) vergisi olarak vergi idaresine ödenir. Çalışanların maaşları artan oranlı bir tarifeye tabi tutulmakta -halk arasında vergi dilimi denilmekte- ve gelir arttıkça daha yüksek bir orandan vergilendirilmektedir.

Bu dilimli tarife sadece ücret geliri elde edenlere değil gerçek kişilerin -beyana tabi- avukatlık, doktorluk vb. serbest meslek faaliyetinden, ticari faaliyetten, ev alım-satımından, kira gelirinden vs'den elde ettikleri hemen hemen tüm gelirlere uygulanmaktadır. Yani bu dilim mevzu sadece ücretliler için değil, gerçek kişilerin hemen hemen tüm gelirlerini ilgilendirmektedir.

Televizyonlarda, basında, sosyal medyada birçok kişi bu vergi diliminin sadece ücretlere uygulandığını ve değişiklik yapılırsa sadece ücretlilerin refaha kavuşacağını sanıyor gibi konuşuyor. Oysa durum öyle değil. 

Şu an ücretlilere uygulanan dilim yani vergi tarifesi aşağıdaki gibidir.

Örneğin Ocak 2024'ten itibaren aylık brüt 23 bin 530 TL maaş alan bir çalışanın bu maaşından yüzde 14 SGK ile yüzde 1 işsizlik fonu kesilir. Kalan tutar (buna matrah diyeceğiz) 20 bin TL'dir ve bu tutar, yukarıdaki tarifede gördüğünüz 110 bin TL'lik ilk dilimi aşmadığından (Ocak ayı için) yüzde 15 vergi uygulanır. Her ay toplanarak (kümülatif) dilime tabi tutulur. Örneğin yılın yedinci ayı olan Temmuz'da aylık matrahı yine 20 bin TL olacak ama yedinci aya kadar (20 bin x7) toplam matrahı 140 bin TL olacağından temmuz ayı matrahı (20 bin TL) 110 bin TL'yi aştığı için yüzde 20'lik vergi dilimine girecektir. Dolayısıyla da önceki aylara nazaran daha fazla vergi hesaplanacak ve eline daha az ücret geçecek.

Ödenen vergi

Yukarıda görüldüğü üzere çalışanların aylık ücretlerinden yüzde 14 SGK ve yüzde 1 işçi işsizlik fonu kesintisi yapıldıktan sonra kalan tutar yukarıdaki tarifeye tabi tutulur ve gelir vergisi hesaplanır. Bir de asgari ücrete kadar gelir ve damga vergisi istisnası var. Bu da hesaplanan gelir vergisinden düşülür. Yani hesaplanan gelir vergisinden asgari ücret istisnasına denk gelen tutar düşülür.

1 Ocak 2022'den itibaren net asgari ücrete kadar olan ücretler gelir vergisinden, brüt asgari ücret tutarı ise damga vergisinden istisna edilmişti. Yani asgari ücretten ne gelir ne de damga vergisi alınmaktadır. Asgari ücrete kadar olan gelir ve damga vergisi istisnasından dolayı Hazinenin "kaybı" 2024 yılı için 590 milyar TL'dir.

Asgari ücretten fazla ücret alanlar ise asgari ücrete kadar olan ücretleri için ne gelir ne de damga vergisi öderler, asgari ücreti aşan kısmı için ise hem gelir hem de damga vergisi ödemektedirler.

Aşağıdaki tabloda farklı brüt maaş alanların ellerine geçecek tutarlar görülmektedir. Tüm hesaplamalarda rakam kargaşası olmasın diye küsuratları geriye ya da ileriye doğru yuvarladım.

Görüldüğü üzere aylık 40 bin TL brüt maaş alan birinin eline damga vergisi dahil yıllık 353 bin TL geçecek yani ortalama net aylığı yaklaşık 29 bin TL olacaktır. 

Vergi dilimi değişseydi ne olacaktı?

Birçok yerde vergi dilimi 2000 yılından bu yana yeniden değerleme oranı kadar artırılsaydı dilimler şu kadar olacaktı diye ifadeler kullanılıyor. Çok da haksız sayılmazlar, çok önemli bir konu çünkü.

Vergi dilimi 2000 yılından bu yana yeniden değerleme oranı kadar artırılsaydı bugün ilk dilim 110 bin lira değil 288 bin lira, ikinci dilim 230 bin lira değil 721 bin lira olacaktı. Üçüncü dilim ise 3 milyon liradan fazla bir tutar olacaktı. Bunların küsuratları ve devamı da var ama sayılara boğmamak adına yazmadım.

Zaten asgari ücretin ortalama ücret olduğu şu günlerde sanıyorum çok az bir kesim yıllık milyon liralık ücret geliri elde ediyordur.

Buna göre olur da 2000 yılından bugüne kadar vergi dilimleri/basamakları yeniden değerleme oranı kadar kümülatif şekilde hesaplanıp 2024 yılında uygulanmaya başlansaydı çalışanların alternatif ücretlerde damga vergisi dahil ellerine geçecek tutar aşağıda bulunan tablodaki gibi olacaktı.

 

Önce asgari ücret istisnası uygulansaydı ne olacaktı?

Asgari ücrete kadar olan ücretler 1 Ocak 2022'den itibaren gelir ve damga vergisinden istisna edildi.

GVK m.23/18'de yer alan "Şu kadar ki, istisnayı aşan ücret gelirinin vergilendirilmesinde verginin hesaplanacağı gelir dilim tutarları ve oranları, istisna kapsamındaki tutarlar da dikkate alınarak belirlenir." şeklindeki fıkra uyarınca asgari ücrete kadar olan kısım için istisna uygulanmaktadır.

Şöyle ki asgari ücretten fazla olan ücretler önce vergi dilimine tabi tutulup sonra asgari ücret istisnası uygulanmaktadır. Yani ücretler asgari ücret istisnası yokmuş gibi vergi dilimine tabi tutulmakta ve dolayısıyla da daha erken yüksek vergi dilimine girmekte.

Aşağıdaki tabloda brüt ücretten yüzde 14 SGK ve yüzde 1 işçi işsizlik fonu kesintisini düştükten sonra kalan tutarı vergi dilimine sokmadan önce net asgari ücret tutarını indirip kalan tutarı vergi dilimine tabi tuttuğumuzda damga vergisi dahil ele geçen yıllık tutar görülmektedir.

Şayet ücretler vergi dilimine sokulmadan önce asgari ücret istisnası uygulanmış olsaydı aşağıdaki tablonun son sütununda görüldüğü üzere çalışanın eline yıllık daha fazla geçecekti.

 

Vergi dilim değişikliği ile yöntem değişikliğinin karşılaştırılması

Kafaları fazlaca karıştırmadan şu ana kadar yaptığım hesapları görebileceğiniz toplu bir tablo hazırladım.

Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere ister vergi dilimi değişsin isterse de ücretten önce asgari ücret tutarı düşülüp vergi dilimine öyle tabi tutulsun, iki durum da şu an uygulanan yöntem ve dilime göre daha avantajlı konumdadır. Hatta her seviyede ücret için daha avantajlıdır.

Ancak (e) sütunundaki gibi vergi dilimi şu anki gibi olmasına rağmen ücretten SGK ve işsizlik fonu kesildikten sonra net asgari ücreti de düşüp kalan tutarı vergi dilimine tabi tutsaydık ortalama brüt aylığı 40-45 bin TL'ye kadar olanlar için vergi dilimi değişikliğine nazaran daha avantajlı bir uygulama olacaktı.

Ortalama brüt aylığı 45-50 bin TL ve üstünde olanlar için ise vergi dilimlerinin yukarıda söylediğim şeklinde değişmesi daha avantajlı sonuç doğuracaktır.

Sonuç itibariyle

Vergi dilimleri, geçmişe yönelik olarak yeniden değerleme oranı ölçüsünde artırılması/değiştirilmesi Cumhurbaşkanının yetkisinde değildir. Bu bir torba yasayla değiştirilebilir ki buna pek ihtimal vermiyorum.

Ayrıca vergi dilim basamaklarının artırılması sadece ücretlilere özgü olmayacak, kuyumcu, galerici gibi ticari kazanç sahiplerine, kira geliri sahiplerine, avukat, doktor gibi serbest meslek erbaplarına da uygulanacak. O nedenle sadece ücretlilere özgü vergi matrah tespitinin düzeltilmesi amaca hizmet eder mahiyette olacaktır.

Şöyle ki, yaklaşık üç yıllık geçmişe sahip olan GVK m.23/18'in yani asgari ücrete kadar olan ücretlere uygulanan gelir vergisi istisnasını değiştirmek çok daha kolay ve rasyonel olacaktır.

Yani değişmesi gereken GVK m.23/18'deki "istisnayı aşan ücret gelirinin vergilendirilmesinde verginin hesaplanacağı gelir dilim tutarları ve oranları, istisna kapsamındaki tutarlar da dikkate alınarak belirlenir." fıkradır.

Çünkü bu yöntemin değişmesinin altında yatan temel gerçeklik ülkemiz ortalama ücretinin asgari ücret ve asgari ücrete yakın ücretlerden (civar ücretlerden) ibaret olduğu gerçeğidir. Kaç kişi var bu aralıkta bilemiyorum ama çok fazla kişi olduğunu söylesem yanlış olmamış olur.

Murat Batı kimdir? 

Prof. Dr. Murat Batı, 14 Aralık 1974 tarihinde Diyarbakır'da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Diyarbakır'da tamamladı. Lisansını Ankara Gazi Üniversitesi'nden, yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi'nden, doktora derecesini "Türev Araçların Vergilendirilmesi" teziyle 2012 yılında İstanbul Üniversitesinden aldı.

Mali hukuk alanında 2016 yılında doçent, 2022 yılında profesör kadrosuna (Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi) atandı. 

Çok sayıda üniversite, banka, belediye ve profesyonel şirkete, özellikle vergi hukuku alanında eğitimler verdi; hukuk ofisleri ile YMM ofislerine danışmanlık yaptı.

"Vergi Hukuku (Genel Hükümler)", "Muhasebe Hileleri ve Vergiden Kaçınmanın Türk Vergi Mevzuatındaki Yasallığı", "Türk Vergi Sistemi" kitapları yayımlandı; 60'tan fazla ulusal ve uluslararası akademik yayında makale ve kitap bölümü yazdı.

Kısa bir süre Cumhuriyet, Dünya ve BirGün gazetelerinde konuk yazarlık yaptı. Eylül 2020'den itibaren T24'te yazmaya başlayan Murat Batı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Ana Bilim Dalı Başkanlığı görevini halen sürdürmektedir.

  ]]>

2024-07-15T20:15:35Z dg43tfdfdgfd